Thursday, January 12, 2012

Doğduğun Gün...

Güzel bir pazar sabahına uyandık. Babanla gelişine sayılı günler kaldığını bilerek tüm günü evimizde geçirmeye kararlıydık. Kahvaltı sonrası artık taşımakta zorlandığım koca karnımdan dolayı tv karşısına geçip uzanıyordum. Babansa playstation oynuyordu:) Adet dönemlerinde yaşadığım inceden inceye sızlayan bir bel ağrısı başladı. Biraz hareket etmek adına ayaklandım. Babanın yanına çıktım. Belim ağrıyor hayırdır inşallah desemde pek geleceğine yormadı, oyununa devam etti:) Tuvalete gittiğimde hafif kahverengi tonlarında nişanın geldiğini gördükten sonra, yüzümde şaşkın bir tebessümle babanın yanına koştum. Sana kavuşmamıza az kaldığının müjdesini verdim. Biliyordum ki nişan gelmesi demek, doğumun kesin bugün başlayacağı anlamına gelmiyordu. Hemen doktorumuz Cengiz bey'i aradım. Uzanıp kendimi yormamamı, eğer suyum gelirse toparlanıp hastaneye gitmemizi istedi. Daha vakit belki de çok var ama ben yine işimi sağlama alıp güzelce duşumu aldım. Son kez hastane bavuluma göz attım. Telaş yapmasınlar diye ne kadar paylaşmaya can atsakta, ailelere hemen haber vermedik. Herşeyin hazır olduğuna emin olduktan sonra koltukta uzanmaya devam ettim. Babanla yemek sipariş etmeye karar verdik. Tam internetten yemeklerimizi sipariş ediyorduk ki birden suyum gelmeye başladı. Cengiz bey'e hemen haber verdim. Hızlıca giyindik. Oda süslemelerini, bavulu toparlayıp, arabaya bindik. Sen istediğin kadar aylar öncesinden hazır ol, elin ayağına karışıveriyor:) Önce suyum geldiği için yolda giderken aileleri aramaya karar verdik. "Heyecan yapmayın, hemen doğum başlamayabilir, yavaş yavaş hazirlanıp hastaneye gelin" dedik:) Ne kadar söylesekte panik oldular tabi. Ne de olsa onlar da aylardır heyecanla bu haberi beklediler. Saat 16:00 sularında Amerikan Hastanesi'ne acilden giriş yaptık. Hemen nst'ye bağladılar. Nöbetci dr çatı muaynesi yaptı. Herhangi bir açılma olmamış, kasılmalar yeterli değildi. Fakat suyum geldiğinden yatış işlemlerini başlattılar. Odamıza yerleştik. Nöbetci doktor ve Cengiz bey ortak kararla yeterli açılma olmadığından suni sancı vermeyi uygun gördüler. 1-2 saat sonra yine çatı muaynesi yapıldı. Açılma 1 cm olmuş, suni sancı şiddeti arttırıldı. Bu kez 5-10 dk da bir kendini hissettirmeye başlayan sancıları, hastaneye gelen arkadaşlar ve aile dostlarımızla ayakta dolanarak, sohbet ederek atlatmaya çalıştım. Evet biraz canım yanıyordu ancak dayanılmayacak rahatsızlıkta değildi henüz.
Gece 12'ye doğru doktorum geldi. Açılma hala 1 cm di ve bana iki seçenek sundu. "Bebek henüz kanala girmemiş, normal doğuma çok elverişli değilsin. Dilersen kızını yarım saat icinde kucağına verebilirim. Yok ben normal doğum icin şansımı deneyeceğim, ağrı çekmeye hazırım diyorsan, rahmi daha fazla suni sancıyla yormayacağız. Serumu kapatıp, sabah 5'e kadar rahimi dinlendireceğiz. Sonra tekrar suni sancı verip, yeterli açılmayı bekleyeceğiz" dedi. Sana bir an önce kavuşmayı çok istiyordum ama bir yandan normal doğum yapmalıyım düşüncesi beynimi kemiriyordu. İçimdeki sesi dinleyip normal doğum için beklemeyi tercih ettim. Annem acı çekmeme dayanamayıp, sezaryan olmam için beni ikna etmeye çalışıyordu. Gelecek olan şiddetli sancılardan habersiz "anne destek ol lütfen, ben normal doğum yapacağım" diyordum. Anneannen ve baban dışında herkesi yarın büyük gün olucak diyerek evlere uğurladık. Benim için zorlu gece saat 00:30 sonrası başladı. 5 dakika da bir gelen, ağrı boyutları dayanılmaz olan sancılarla tanıştım. O kadar yorgun düşüyordum ki sancı gittiği anda gözümü kapatıp uykuya dalıyordum. Yeniden derince nefes alıp, gelen ağrıyla nefesimi dışarı veriyordum. Nasıl desem adet sancısı gibi ama şiddetini tarif edemiyorum. Bütün gece sessiz sessiz inledim. Baban ve anneannen ellerinden bir şey gelmediği için benimle birlikte acı çektiklerini yüzlerinden hissediyordum. Kimi zaman baban gözü dolan anneanneni teselli ediyor, anneannense sırtını sıvazlayıp babanı... Nasıl geçti, nasıl dayandım bilmiyorum ama sabah 5 sularında nöbetçi dr yine muayne etti. Açıklık 3 cm. Onca ağrıya rağmen yüzüm güldü. Artık epidural yapılabilirdi. İşlem yapılırken hiç canım yanmadı. Sadece arada gelen sancılara hakim olup işlemi yaptırmak biraz kastırmıştı beni. Epidural takıldı ve sancılarımı daha hafif hisseder oldum. Bacaklarım uyuşmaya başladı, hareket ettirmekte zorlanıyordum. Sabah 7 gibi başka bir nöbetçi doktor geldi ve yine o berbat çatı muaynesi, açıklık 7 cm. Bu habere sevinmem gerekirken artık sinirlerim boşaldı ve ağlamaya başladım. Gücüm kalmamış, çok yorulmuştum. Seni kucağıma almayı istiyordum. Saat 10:00 gibi Cengiz bey geldi 10 cm'e ulaştığımızı birazdan doğumhaneye gireceğimiz müjdesini verdi. İçimden dualar edip, sadece sağlıklı olmanı diliyordum. Beni farklı bir yatağa aldıktan sonra doğumhaneye giden koridorda ilerlerken babanın elimi tutuşu, annecimle göz göze gelişimiz yine gözyaşlarıma neden oldu. Doğumhaneye girdik. Cengiz bey'e Cem bey eşlik etti. Her uyardıklarında nefes alıp, ıkınmamı istediler. Baban sağ baş ucumda bana destek oluyordu. Sana zarar gelir korkusuyla, bir an önce kavuşabilme umuduyla inanılmaz bir efor sarfettim. 3. gelen sancı ve ıkınmayla saat tam 11:02 de içimden kaydın ve karşımdaydın. Seni kucağıma alıp sağlıklı olduğunu duyduktan sonraki hislerim tarif edilemez. Aylarca içimde taşıdığım kızımız artık kucağımızdaydı.

Doğurmak, anne olmak gerçekten mucizevi bir olaymış. Başka bir boyut... Bir gücün varlığına inanmamak mümkün değil.




Şu günlerdeyse 7 aylık kocaman bir kız oldun. Anladım ki annelik dünyanın en zor en kutsal mesleği. Öyle bir aşksın ki sen; artık ne çektiğim doğum sancısını, ne lohusa hallerimde yaşadığım depresyonumu, ne de uykusuz, yorgun gecelerimi hatırlıyorum. Sadece bir gülüşün tüm olumsuzlukları unutmama yetiyor. Kokunu içime çekmek, sana dokunmak herşeylere bedelmiş. Karşılıksız tek sevgi anne sevgiymiş..