Tuesday, September 9, 2014

Yeni yaş, yeni yıl :)


Baban ve ben yaz çocuğuyuz. Herkesler genelde yazın tatile gittiğinden doğum günlerimiz çoğunluklu olarak kaynamıştır:) Sen ise 9 ocak doğumlusun ve bu konuda şanslısın diye düşünürdüm. Fakat kış ayı olduğunu, hastalıklar ve salgınlar sebebiyle sana bir pasta üflemenin bu kadar zorlu olabileceğini hesaplamamıştım.

Yılbaşı gecesi hastalığın başladı ve 10 gün boyunca 38-39 arası ateşle devam etti. Ne yazık ki hiç istemeye istemeye verdiğimiz antibiyotikle tanıştın. Ardından bana bulaştırdın. Bize bakmak için yardıma gelen anneanne ve babaanne de nasibini aldı. En son baban da şifayı kaptı. Bu sene ki virüs bizi öyle bir vurdu ki bize yanaşan hasta oldu. Kendimizi bir türlü toparlayamadık anlayacağın.

Sonunda doğum gününü doğumundan 3 hafta sonra yine aile arası kutlayabildik. Bütün hafta mum üfleme alıştırmaları yaptın. Çok heyecanlıydın. Bütün ailenin ilgisinden şımardın durdun. Pastan hepimizin alkışları ve müzik eşliğinde önüne koyulduğunda bastın mı çığlığı "üflemiycem! üflemiycemmmmm!! " diye. Deli gibi ağlamaya başladın. Başka masalardan desteğe gelen anneler, çocuklar, hepimiz seni nasıl ikna edeceğimizi şaşırdık:) Yaklaşık bir 45 dakika sonra ikna oldun ve sanki bunlar hiç yaşanmamış gibi 10 kere belki 15 kere pastanı yeniden üfledin:) 2 yaş işte ne istediğin belli değil:)

Bir ilginç durumun daha var ki dilinden bir türlü düşüremediğin "noel baba". Her şey karşı apartmanımızdaki dairelerden birinin camına astığı noel babayı görmenle başladı. Sabah uyandın ilk cümlen "anne noel baba nerede?" oldu. Akşam uyumadan önce "anne noel babayı anlat", "anne noel baba gelsin" dedin. İlk görüşte nasıl bir aşktır ki seninki noel babayla yattık, noel babayla kalktık:)

Baktım bu noel baba sevdan bitmeyecek, Gymboree de düzenlenen yılbaşı partisine katılalım dedim. Hopladın, dans ettin, inanılmaz eğlendin. Fakat canlı bir noel babanın aramıza katılmasıyla bütün keyfin kaçtı. Başladın mı ağlamaya... Noel babanın dağıttığı hediyelerden almayı bırak yakınına bile yanaşamadık, kucağıma yapıştın. Eve dönüşümüzde bana "annecim noel baba gelmesin", baban işten eve döndüğünde  "babacım noel babayı sevmedim"  demeye başladın:)

Friday, February 7, 2014

Çişimiz tuvaleteee, kakamız tuvaleteee:)

Bu maratona başlamadan çok sorguladım kendimi. Başlarsam bir daha beze geri dönmek, başarısız olmak istemiyordum. Hazır olduğuna yeterince emin olmadan hiç girişmedim bu eğitime. Aslında bir yandan da çok üşendim kızım :) Fakat bizden bir ay önce Zeynep'e tuvalet eğitimi vermeye başlayan Füsun teyzenin verdiği güçle bir giriştik, pir giriştik. Becerdik de diyebiliriz.

Maceramıza ilk adım 12-13 aylıkken sana bir adaptör almak oldu. Genelde banyo öncesinde sen eğer kabul edersen oturma denemeleri yaparak başladık. Kimi zaman hiç hoşlanmadın, kimi zaman oturmaktan zevk aldın. 18 aylık olduğunda biz Ayvalık'tayken ve hazır havalar sıcakken birkaç lazımlık denememiz oldu. Sen hiççç oturmak istemedin. Yine seni zorlamadık ve lazımlık bir kenara koyuldu. 

Bir zaman geldi ve sana artık bez bağlamak çok zorlaştı. Binbir türlü oyunlar ve numaralarla seni ikna edip ancak yatırabiliyor, bezini bağlayabiliyorduk. Üstüne bezin bantlarını kendi kendine açıp çıplak halde ortalıkta koşuşturmaya başladın. 

Anneannen bize geldiği bu dönemlerde seni adaptöre oturtup, konuşarak oyalıyordu ve sen bir gün bu sohbet esnasında şansa ilk kez çişini tuvalete yaptın. İşte o gün senin "yazı bekleme, kar kış deme! şu eğitime başla anne!" dediğini hissettim:) 

Resmen kampa girdik. Yarım saatliğine evin önünde dolanmak dışında 3 hafta evden çıkmadık. Aldığım tavsiyeler üzerine lazımlık olayına hiç girip kafanı karıştırmadım. Başlarda sen söylemediğin için 15-20 dk arayla seni tuvalete oturttum. Tuvalete yaptığın zaman ne alkışlar ne şarkılar ne tepkiler:)

Tuvalete götürmeye karar verdiğin oyuncakların ve sen:)
Tuvalete koca koca ayılar, bebekler neler neler taşındı, sana kimler kimler alkış tuttu. Bazen oturmamak için direndin. Haliyle ortalama günde 3-4 kez çişini altına yaptın. "Anne çişim var" değil, "anne çiş yaptım" dedin. "Ah güzel kızım çişin gelince altına yapmadan hemen söylersen çokkk iyi olur" dedik, sinirlenmedik, sakin olduk:) 

Bazen o kadar sık sana çişin var mı diye soruyorduk ki bu baskımızdan bunaldın, "yok anne! yok anne! yooookkkk!" diye beni azarladın, sık sormayı  kestik. 

Baktık olmuyor "Duru eğer tuvaletini söylersen sana ödül var" dedik ve sen ilk kez 1. haftanın sonunda çişini söyledin. Ödül olarak sakız verdik. Senin için en kıymetli aktivite şu aralar:) Yutmamayı öğrenmiştin allahtan. 

2. hafta kaka olayını çözdük. Daha geç oldu çünkü uzun süre tuvalette seni oturtmak mümkün değil. Bu aşamada sen öğrenesin diye makyaj malzeme kutularımı bile feda ettim. Hiçbir yerine sürmemek şartıyla kapaklarını açıp kapamak seni çok oyalıyor ve uzun süre oturunca kakanı yapıyordun. 

Ufak tefek kaçırmaları yok sayarak gündüzlerin düzene girdiğini görünce 3. hafta sonunda sadece geceleri bağladığımız bezini de tamamıyla çıkarttık. İlginçtir ki geceleri gündüzlerden daha başarılısın. Altına kaçırdığın günler sayılıdır. Normalde bu durumu çok fazla su içmeyi sevmediğine bağladık. Su içmediğine üzülen annen bu duruma sevinir oldu:) Çok sevdiğin sütü de akşam saatleri vermeyince gece sorunumuzda çözüldü. 

Dışarıya çıktığımızda da büyük kurtarıcı potette portatif tuvalet adaptörünü yanımızda taşıyoruz. Kontrollü bir şekilde ortalama saat başı tuvaleti ziyaret ediyoruz ki bir kaza olmasın. 

Hala arada oyuna dalıp kaçırdığın olmuyor değil tabi ama 2 ay sonunda, sen 2 yaşına girdiğinde bu işi çözdük diyebilirim. Ama anladım ki çocuk kadar annenin de tuvalet eğitimine hazır olması şart. Çocuğum hazır gibi peki ben hazır mıyım diye sormak gerekiyormuş:) Bol nefes, bol sabır gerekiyormuş:)