Wednesday, November 27, 2013

Anne dans aç!

Allahım neler oluyor sana böyle...Yerinde durmuyor, bıcır bıcır konuşuyor, şarkılar söylüyorsun. Sürekli dans etmek istiyor ve açtığım müzikleri beğenmeyip kendin seçiyorsun. Üstüne seninle dans etmezsem "anne kak" diye sesleniyor eğer hala kalkmazsam sesinin tonu gittikçe şiddetleniyor "anne kakkkkk!" diye bağırıyorsun. 21 aylıksın ve sürekli emirler yağdırıyorsun küçük hanım:)

Doğduğun günden bu yana her uyku öncesi duş alırken şimdilerde seni banyoya götürmek için ikna etmemiz gerekiyor. "Anne dudu banyo istemiyoo" diye isyan ediyorsun. Şimdilik bebeklerinin saçını şampuanla köpürterek seni daha kolay banyoya sokabilme çözümünü bulduk. Bakalım bebeklerin bizi ne kadar idare edecek.

Uyku konusunda genelde tıkırında giden bir düzen oturtmuştuk ama şimdi seni yatırmak ne mümkün! Uyumamak için direniyorsun. Benim gözlerim kapanıyor sen şımarıklıklar yapıp beni güldürmeyi başarıyorsun. Bugün hangi bebeğini uyutmak istersin diye sorduğumuzda "domuj" diyor, 10 dk sonra "anne miyav" diyor sonra çok şükür uyuyacak diye düşürken  yine bir hışımla başını kaldırıp "anne dudu meee (kuzu) uyut" diyorsun. Bildiğin uyumamak için bizi oynatıyor, direniyorsun.

Ara sıra istediğin olmadı mı ağlayarak yaptırabilir miyim acaba diye şansını deniyorsun...Pek oralı olmamaya çalışıyor, elden geldiğince ilgini başka yönlere çekiyor, sabır diliyoruz:)

Bu günlere kadar sana televizyon izletmeden geldiysek de araba yolculuklarında ve pek yemekten hoşlanmadığın yemekleri yerken kullandığımız büyük kurtarıcı ipad'i elinden almak şu aralar pek mümkün olmuyor. Bizler kadar başarılı bir kullanıcısın. İstediğini rahatlıkla bulup açabiliyor, beğendiğini izlemek için tekrardan geri dönüp bulabiliyorsun. İndirdiğimiz puzzle uygulamalarını ufak yardımlarla başarıyla tamamlıyorsun. Pepee en sevdiğin çizgi film. "Anne pepe ağlıyo aç" diyerek ipadi yanıma getirdiğin zamanları sık yaşıyoruz. Kendi videolarını izlemekten de ayrı bir keyif alıyorsun. 1'den 10'a kadar rahatlıkla sayabiliyorsun.


Şu aralar ezbere bildiğin ve takılı plak gibi sürekli söylediğin şarkılarını da kaydedelim. "Benim annem güzel annem", "arı vız vız", "ceviz adam" , "minik kurbağa", Gymboree de öğrendiğin "dance gymbo dance" şarkısının bir bölümü ve "tavşan kaç"...

Okula gitmen için biraz daha zaman ihtiyacımız olduğunu düşündüğümden sonbaharın gelmesi ve havaların soğumasıyla yine bize Gymboree yolları göründü. Önceleri müzik dersine giderken bu kez art dersine yazıldık. Ellerini kollarını boyamaktan pek bir mutlusun. Evde de bazen elini, ayaklarını, yerleri boyama girişimlerin olmuyor değil. Bu aktiviteyi sadece okulda yapabileceğini anlatabilmek pek zor oluyor:)


Bu arada Kurban Bayramında hep gitmek isteyip bir türlü fırsatını bulamadığımız 3 günlük ilk anne&baba tatilini gerçekleştirmeyi başardık:) Ayvalık'a gidip seni babaanne ve dedeye emanet edip, yine çok uzaklaşmadan Midilli adasına gitmeyi tercih ettik. Seni bıraktığımızda gribal durumun olmasına rağmen yine de hiç sorun çıkarmamış, güle oynaya geçirmişsin bizden ayrı geçen günlerini...

Geçmiş günleri anıyorum da bırak tatile gitmeyi senden 1-2 saat ayrı kalamaz, tuvalete giderken, duş alırken bile zaman kollardım. Hala annesine aşırı düşkün bir çocuk olmana rağmen sevdiğin kişilerin yanındaysan  hiç sorun çıkarmıyor, arkamızdan ağlamıyor, el sallamaya bile tenezzül etmiyorsun.

2 yaşına girmene az bir zaman kaldı. Sevineyim mi üzüleyim mi bilmiyorum ama büyüyorsun güzel kızım büyüyorsun...

Friday, November 15, 2013

Bir yaz daha bitti :(

Hadi artık yaz gelsin dedik dedik bir çırpıda bu sezonu da yedik bitirdik. Hakkını verdik vermesine de yetti mi dersen yetmedi:)

Bu sezonu çok sevdiğin arkadaşın Nil ve ailesiyle Torba Voyage'a giderek açtık. Sorunsuz bir uçuşla otele adımımızı attık. 7 gün boyunca gündüzleri deniz, kum ve güneşten faydalandın. Her gün sahilde yapılan zumba dansı eşliğinde zıpladın. Akşamları ise lunapark ve mini diskoda vakit geçirerek çok eğlendin. 


Uyku saatin geldiğinde öyle yorgun düşüyordun ki seni uyutmama hiç itiraz etmiyordun. Geceleri kesintisiz uyuyordun. Biz de bu durumdan pek memnun oluyorduk. Çünkü gece bizim için yeni başlıyordu:) Telefonlara indirdiğimiz "baby monitor" uygulaması sayesinde siz minnoşlar uyuduğunuzda geceye kaldığımız yerden devam edebiliyorduk. Oda içinde şarja takılı bıraktığımız iphone telefonum, uyanıp ağladığında ya da çıkardığın herhangi bir seste bu uygulama üzerinden yönlendirmiş olduğumuz babanın cep telefonuna arama yapıyordu. Bu uygulamayı ilk duyduğumda nasıl olur canım ben kızımı bir telefona emanet edip bırakamam yorumları yapmış olabilirim:) Ancak mesafe sınırlaması olmadan, en ufacık bir ağlama sesine karşı duyarlılığını test edince biz bu uygulamaya güvendik. Tabi daha önceden tecrübe edinmiş arkadaşlarımızın yanımızda olmasının etkisi büyüktü. Bu sayede otelin atraksiyonlarını kaçırmayıp, erkenden uyumak durumunda kalmadık. Otelde bizi gündüz çoluk çocuk görüp akşamında kadeh tokuşturan çiftlere dönüşmemiz bazı misafirlerin gözünden kaçmadı:) Onlar da sırf akşamları rahat edebilmek için bakıcılarıyla geldiklerini ve bu durumdan duydukları memnuniyetsizliklerini dile getirdiler. Bakıcıya gerek var mı? İyi ki varsın iphone:) 

Her tatil öncesi "ay inşallah Duru'yu hasta etmeyiz" diyen annen bu tatilimizde ne yazık ki mideyi bozup kendi hasta oldu. Sağolsun baban tüm gün boyunca seninle ilgilendi. Bu sayede çabuk toparlanıp 1 gün kayıpla aranıza geri döndüm.

Bu tatil yemekle aran pek yoktu. Midemi neyle bozduğumu bilmediğimden ve korkumdan ben de ısrar etmedim. Meyve ve dondurma yiyerek tatili geçirdin diyebiliriz.

Denize bu sene seni sokmak pek mümkün olmadı. Daha çok soğursun diye biz de seni zorlamadık. Denizin kenarından bir iki adım öteye gitmedin. Genelde sahilde tüm vaktini su dolu küçük şişme bir havuzun içinde geçirdin. Bazen kürekle kum döküp oynadın, bazen de ayaklarını sokup içinde oturdun.
Tatil dönüşü 1 haftayı  evimizde geçirdikten sonra hızımızı alamadık, Edremit’e uçtuk. Yine seni dört gözle bekleyen babaanne ve dedenin senin için hazırladığı süprizleri görmek için biz bile heyecanlandık. Sana tatlı mı tatlı, minik mi minik bir kuzu ve birkaç tane civciv almışlardı. Neredeyse 1 ay geçirdiğimiz Ayvalık tatilimizde dokunmadığın, sevmediğin hayvan kalmadı diyebilirim. Arada bahçemize giren kaplumbağayı da misafir edip, incelemeden bırakmadın:) Akşamları üst sokağa çıkıp kedileri, köpekleri besledin.

Hayvan sevgin dışında başlarda sesinden bile ürktüğün alıştıkça üstüne binip poz bile verdiğin atv de kısa süreli aktiviten bile oldu:) Öyle mutluydun ki...

Bu ayın en önemli gelişmesinden bahsetmeden edemeyeceğim. Hala banyo sonrası gece uykusuna yatmadan önce birazcık emmek isteyen sen 18 aylık olmanın şerefine, emmeyi  tamamen bıraktın. Sana sadece artık büyüdüğünü, son kez emzirdiğimi ve artık sütümün gelmeyeceğini anlattım. Yeterince doymuş olduğundan mı nedendir bilmem, çok zorlu olacağını düşünürken tüm tatil boyunca  bir kere bile emme talebinde bulunmadın. 

Son dönemde seni  emzirmek beni çok zorlasa ve yorsada bu aramızdaki bağı özleyeceğim kesin. Doğduğun ilk dönemler  doymadığı için mi bu kadar ağlıyor diye düşünmeyip, sana mama vermeyi reddettiğim ve tam 18 ay boyunca sadece seni anne sütüyle beslediğim için huzurluyum.
Artık 1-2 kelimeyle derdini anlatabiliyor, kısa cümleler kurabiliyorsun. Kendinden "Dudu" diye bahsediyorsun. Başına gelen bir durumda "anne dudu düştü" diyorsun. Yemeğini  benim yedirmemi istemediğin zaman "anne dudu kendi" diyorsun:) Eskisinden daha girişken daha sıcakkanlısın. Önceleri kimseye kolay kolay gülücükler atmazdın. Şimdi daha bir cilveli oldun:) Uyku saatin hariç oyun varsa beni hiç aramıyorsun. Eğer uyku saati de ben ortalarda yoksam babaanne, baba kim olursa seni rahatlıkla yatırabiliyor.

Annen olduğum için bana hep tatlı geleceksin biliyorum ama şu aralar en keyifli dönemlerini yaşıyoruz. Ne mutlu ki bu en güzel anları seninle doyasıya yaşıyorum.




Monday, July 1, 2013

İlk kez ayrı düştük...

Babanla gezip tozmayı, seyahat etmeyi çok seven bir çift olduğumuzdan sen daha karnımdayken tatil planları yapardık. Yaza 7-8 aylık olacağını hesaplayıp, seni annenanne ya da babaanneye bırakacağız ve sensiz ilk tatilimize çıkacaktık. Hatta ben biraz uzun bulsamda, babanın planını bile yaptığı 7-8 günlük bir İtalya programı vardı. Yeni bebek sahibi olan, çocuğu 2-3 yaşına gelen arkadaşlarla konuştuğumuzda "imkanı yok bırakamazsınız, daha çok küçük ayrılmaya kıyamazsınız" yorumlarını alıyorduk. Biz de "aaa olur mu canım alışsın, hem bize çok bağımlı bir çocuk olsun istemiyoruz, dünyanın binbir türlü hali var " deyip ahkam kesiyorduk. Ta ki sen bir gün doğana kadar:) Annen manyak gibi 40 gün boyunca başından ayrılmadı, evden zorla hava aldırılmak üzere dışarı çıkartılıyordu:) Hatta senin için işi bile bıraktı. Anne-baba olmadan atıp tutmak kolay tabi:) 

Bu zamana kadar hep ne zaman kaçsak, ne zaman bir tatil yapsak diye hayaller kurduk, arkadaşlarımızla havada planlar yaptık:) Ve ilk kez evde geniş çaplı girdiğimiz tadilat olaylarından ötürü seni istemeye istemeye ablanla babaanneye göndermek zorunda kaldık. Aklım hiç sende kalmadı çünkü biliyordum ki babaanne ve dede sana benden iyi bakacaktı. Ayrıca ablanın günlük rutinini aksatmayacağını ve seni her zamanki saatinde yıkayıp, uyutabileceğinden de emindim. Ama ne bileyim ilk ayrılık ya işte babanla bir kötü olduk yokluğunda sorma... Bu gece güzel deliksiz bir uyku çekerim artık diye kendimi avutsamda alışmışım, sürekli uyandım kızım. Hülya ablandan ara ara telefonla haber aldığımda "çok adaletsiz ama henüz bir kere bile anne demedi " dedi:) 2 gününü öyle yoğun programlarla doldurmuşlar ki hiç huysuzluk yapmamışsın. Seni yordukları gibi kendileride çok yorulmuş. 2 gün boyunca sadece bir kez parkta bir anne-çocuk gördüğünde "annee!" demişsin. 

Seni almaya geldiğimiz gün kapıda bizi karşıladın. İmalı imalı bakıp hemen şımarmaya başladın:) Sanki hiç ayrı düşmemişiz gibi kaldığımız yerden oynamaya devam ettik...

İşte ilk ayrılık maceramız sen 17 aylıkken tadilat nedeniyle oldu güzel kızım. Hadi bu kadar atıp tuttuk, keşke ilk ayrılığımız işe yarar ya da güzel bir sebepten olsaydı:) Neyse bu sayede tecrübe edindik. Anladık ki birkaç gün bir yerlere kaçmak büyüttüğümüz kadar da zor değilmiş...

Monday, May 13, 2013

Yavru Aslan 16 aylık!

Baba&kız teras keyfiniz
Havaların ısınması ve güneşin yüzünü göstermesiyle eve girmez olduk. Parkı, bahçesi olan mekanları keşfedip günlerimizi dışarıda geçiriyoruz. Kendini çimlere atıp, toprağa temas etmekten, kirlenmekten öyle mutlusun ki eve girmek istemediğin her halinden belli oluyor. Annense üzerine sinen sokak kokusuna bayılıyor. Dışarı çıkmadığımız da olmuyor değil tabi. Bazen hafta sonu evde keyif yapmak istediğimizde, yine hava almadan günü bitirmeyesin diye babanla birlikte teras keyfi yapıyorsunuz. Babanın "Hadi kızım terasa çıkalım" dediği an ki sevincini anlatamam, deliye dönüyorsun. Çiçek, ağaç ekim-dikim, sulama işleri sizden soruluyor şu sıralar. Suyla oynamaktan çok keyif alıyorsun. Üstünü başını ıslattığın için musluğu açmak istemiyoruz. Tabi sen işi çözmüşsün. Hemen elini toprağa sokup güzeeelce bir kirletiyorsun ki o su açılsın:) Aslında bahçe süsü olan kurbağayı yıkayıp senin tabirinle "bıcı bıcı" yaptırmayı çok seviyorsun.

Doğduğun günden bu yana Galatasaray 2 yıl üst üste şampiyon oldu güzel kızım. Bu yıl baban statta olmasından dolayı bize katılamadı. Biz de seninle birlikte ev içinde kutladık şampiyonluğu:) Formayı üzerine giymenle bir hareketler, bir numaralar yapmaya başladın sorma:) Poz vermekten pek bir mutlu görününce annen resimlerini çekmeden yapamadı tabi. Takıma getirdiğin uğur umarız her sezon devam eder miniğim. İşte şimdi Yavru Aslan'ın fotoları:)


2013


 

2013

2012 ilk şampiyonluk forman




Sunday, May 12, 2013

Maymun iştahlısın

14 aylık olduğun şu günlerde sürekli bir afacanlık peşindesin, yerinde durmuyorsun. Tüm çekmeceler anında boşaltılıyor, evi güvenli hale getirelim diye aldığımız çitler devriliyor, ayakkabı-terlik ne varsa giyilmek isteniyor. Her şeyden çabuk sıkılıyor, sürekli karar değiştiriyor, maymun iştahlısın. Bu nedenle oyuncak almaktan hiç memnun değil annen. Toplasan aldıklarım 1 oyuncak sepetini geçmiyor zaten, kalanları da hediye...


Senden 6 ay büyük olan Nil'in evlerine gittiğinde gördüğün, birlikte oynarken çok zevk aldığın süpürgenin aynısını sana da almak zorunda kaldık. Tabi sahip olunca süpürgenin de pek bir kıymeti kalmadı, bir kenara koyuldu. Islak mendiller elinden hiç düşmüyor. İçinden çekip çekip toz alıyor, yerleri siliyorsun. Şu sıralar evde sürekli bir temizlik var:)

Belki erken ama evde sana yeni meşgaleler yaratmak için oyun hamuru, boya kalemleri aldık. Masanın ve kendi alanının dışında halıda, koltukta oynaman yasak. Genelde kafana göre kalemlerinle karalamalar yapıp en son ellerini, bacaklarını boyuyorsun. Hamurla çiğ köfteler yoğurup, yeşil mantılar açıyorsun.

Söylediğimiz kelimeleri tekrarlamaya çalışıyorsun. Çabalarken çıkardığın seslerle tüm aileyi gülümsetiyorsun. Anne, baba, meme, mama, dede kelimelerinden sonra dağarcığına yenileri katıldı. En favorimiz babette yani babaanne olmakla birlikte anneanne, mamun (maymun), alma (elma), amur (oyun hamuru), hüp (su), atatü (Atatürk), mav (kedi), hev hev (köpek), adi yaaa (hadi yaa), ay dede, babuz (karpuz), abi, aba, bebiş ... 

Babanın sana kitabevinden aldığı "Renkli, Şekilli Sözcükler" kitabındaki objeleri sana sorduğumuzda neredeyse hepsini şaşırmadan gösterebiliyorsun. Öğrenme kabiliyetine hayranım. 1.gün öğrettiklerimi ertesi gün sorduğumuzda karıştırmadan hatırlayabiliyorsun.

Her sabah değişmez ritüelin baban işe gitmeden hazırlanırken banyo kapısında nöbet tutup ona rahat vermemek. Kapıyı açana kadar gümletiyorsun. Baban her kapıyı çalışında "baba babaaaa" deyişlerine kapıyı açıyor, seninle konuşup tekrar kapatıyor, sonra tekrar seslenip çaldığında tekrar dayanamayıp açıyor... Baban için sabahları hazırlanması zor oluyor anlayacağın:)


baba açsın diye kapı gümletirken:)

Ah bir de Gymboree'de öğrendiğimiz "Dady Finger" şarkımız var ki gün içinde ara ara "Annnee deddiyy deddi"' diye mızırdıyorsun. Sürekli ipad'den sana açmak durumunda kalıyoruz. İşaret parmağını oynatıp sen de müzik eşliğinde oynuyorsun:)







Friday, March 22, 2013

Gymboree, kurdeşen, başarısız uyku eğitimi...

Havaların soğumasıyla birlikte seni dışarıya eskisi kadar sık çıkartamıyoruz. Bu nedenle yaşına basmanla birlikte seni kayıt etmek için uğraştığım ancak bir türlü uyku saatlerine uygun bir sınıf bulamadığım Gymboree'ye kaydımızı bu ay yaptırdık. Deneme dersi için gittiğimizde rengarenk sınıfı görünce deliye döndün. 45 dakikalık dersin başlarında yapılan aktivitelere katılsanda sonlara doğru ilgin hep başka taraflara kaydı. Eğitmenin yapmanızı istediği etkinliklere bütün çocuklar uyum gösterirken sen kendi havanda takıldın, etrafı inceledin, bildiğin dersi kaynattın:) Başka bir çocuğun elinde gördüğün oyuncağı ısrarla çekiştirip aldın. Alamadığın zaman da bağırdın. İlk günümüz olduğundan ileride daha uyum göstereceğini umuyorum:)

Geçtiğimiz ay birkaç kez öğleden sonra yattığın 2. uykunu uyumak istemedin. Bu isteğini dikkate alıp gün içinde sadece 1 kez uyuman için seni saat 12:00'ye kadar uyutmadık. Başlarda oyalanman zor olduysada çok kısa bir süre içinde yeni düzenine alıştın. Gün içinde tek uyku uyuyor olman gece uykularını olumlu etkiler diye düşünmüştüm. Doğduğun günden bu yana hala deliksiz bir gece uykusu geçirebilmiş değiliz:( Bu aralar ortalama 3-4 kez uyanıyorsun. Sabaha kadar hiç uyanmayan melek bebekleri duydukça kendimde hata arar oldum. Kendi kendine uyumayı öğrenmen için uğraştım fakat başarılı olamadım. Tracy Hogg yatır-kaldır yöntemini denedim, fayda etmedi. Yatağa koymamla ağlamaya başlıyorsun. Seni kucak dışında sakinleştirmem mümkün olmuyor. Yatağında ancak ağlamaktan baygın düşmenle uykuya dalabiliyorsun. Bu şekilde uyutmaya da benim gönlüm razı olmuyor. Bu nedenle uyku eğitimini askıya aldım. Bakalım ne zaman isyan edip, yeniden çalışmalara başlama gücünü kendimde bulabileceğim.

13.ayını ne yazık ki hastalıksız geçiremedin. 2 hafta süren burun akıntısı ve öksürükle birlikte bir de kurdeşen döktün. Bezini değiştirirken dizinde sinek ısırığını andıran kızarıklık ve kabartılar gördüm. Kaşıntın hiç olmadı. El üstünde de belirince hemen doktoruna resimlerini yolladım. 3-4 gün Zyrtec ilacının damlasını kullandıysakta ara ara yine çıktı. Cildiyeye gittiğimizde öğrendik ki ürtiker-kurdeşen döküyormuşsun. Bu şekilde görünen ve kısa sürede kaybolan tek döküntü kurdeşen olabilirmiş. Tabiki ilk olarak bu çocuk neye sıkıldı diye düşündüm. Meğersem kurdeşenin birçok nedeni olabilirmiş. Gıda alerjileri, kullanılan ilaçlar, enfeksiyonlar vb. Tam olarak neden olabildiğini şimdilik bilmiyoruz. Ancak yiyip içtiklerini şu aralar gözlemleyeceğiz. Döküntülerin kaybolmuş olsada 15-20 gün kadar Zyrtec içmeye devam edeceksin. Bu ilacın uyku yaptığı söylentileri var ama neredeeee:)





Wednesday, January 9, 2013

1. yaş günün

Doğum günün hafta arasına denk geldiğinden kutlamayı bir önceki hafta sonuna çekip tüm aile güzel bir gün geçirdik sayende. Senin bir şey anlamayacağını düşündüğümden büyük bir parti yapmayı hiç aklımdan geçirmedim ama gelecek doğum günlerin için kalabalık, arkadaşlarınla daha coşkulu bir parti yapmayı planlıyorum kısmetse:)

1.yaş doğum gününde günün yıldızı sen ol istedim. Başlarda 10 kişinin ilgisi seni biraz şaşırtsada ortama hemen ayak uydurdun. Kucaktan kucağa seni canı gibi seven tüm ailemiz tarafından mıncıklandın. Bir kaç gündür 1-2 adım atışının ardından hemen popo üstü düşüyordun. İlk kez doğum günü sabahında 7-8 adım yürüyebiliyorum şovunu yaptın:) Müzik eşliğinde elini sallaya sallaya bize küçük bir dans bile sergiledin.

Bir tanecik kızım zorlu ama bir o kadar mutlu olduğumuz uzun bir yılı devirdik birlikte. Sen ailemize girdin gireli hayatımızın tamamen değişeceğini söylemişlerdi ama ben bu kadar değişebileceğini hesaplamamıştım:) Anne olmak dünyanın en zor işiymiş. Evlat sevgisiyse inanılmaz bir sevgiymiş. Sanki bu sevgim gün geçtikçe daha da çoğalıyor. Seni öyle seviyorum ki; Yatağında uyurken sana bakmak için yanına gelip, odana sinen o kokunu her içime çektiğimde, nefesim kesiliyor. Kucağımda seni uyuturken bazen kendime hakim olamıyorum. Öpüp kokluyorum, hatta bazen uyandırabiliyorum. Başını kaldırıp sen de beni öpüp tekrar başını omzuma koyuyorsun ya, deliye dönüyorum.Hele bir "anne! annee!" deyişin var, o an benim için hayat duruyor. Arada bir hafta sonları anne-baba gecesi yapıyoruz. Ablanın kucağında bizi uğurlarken el sallıyoruz sana. O ayrılıklar bile öyle zor geliyor ki bana, her an vazgeçebilir durumdayım. Bir de hasta olduğun günler var ki:( Sana yardımcı olamamak, hiç bir şey yapamamak kahrediyor beni. Yemeğini yediğinde duyduğum mutluluk, sen her yeni bir şey öğrendiğinde ki sevincim. Bir insan başka bir şeyi bu kadar çok sevebilir mi? Nasıl bir aşksın sen! Doğdun doğalı artık gördüğüm her çocuğa farklı gözlerle bakar oldum. Uçakta, avm'lerde ağlayan bir çocuk gördüğüm zaman yüzümde bir ekşime olmuyor, koca bir tebessüm oluşuyor. Doğum haberi aldığımda yeniden yaşıyorum o büyülü doğum anımızı, gözlerim doluyor. Annemi! anneanneni çok daha iyi anlıyorum artık...

iyi ki doğdun!

Canım kızım sen hayatımıza girdiğinden beri babanla daha mutlu, daha duygulu, daha hassas olduk. Böyle sağlıklı bir evlada sahip olduğumuz için her gün şükrediyoruz. İyi ki varsın, iyi ki bizimlesin. Sağlıklı ve mutlu bir hayat seninle olsun...