Sunday, December 30, 2012

Duru 11 aylık - Gece emzirmesini bıraktık

Bu ayın en büyük gelişmesi gece emzirmeyi bırakmamız oldu. Geceleri uykundan ortalama 3-4 kez kalkıyor olman artık canıma tak etti. Sıkıntılı olduğun günlerde daha sık kalktığında oluyordu. Doktorumuz 7.ay kontrolünde bir an önce gece beslenmelerini bırakmam gerektiği uyarısını yapmıştı ancak bunun imkansız olduğunu düşünüp, kendimde başarabilme gücünü de görmüyordum açıkçası. Her uyandığında seni emzirmiş, yeniden uyumanı sağlamıştım. Dinlenmiş olduğum bir günün akşamında karar verdim. İlk aşama her gece 3-4 kez emerken bunu sadece 1 sefere düşürmek oldu. 1-2 gece mızmızlansan da tahminimden daha kolay bir şekilde pes ettin. Başını omzuma koyup yine uykuya daldın. 3.gecenin sonunda ise her uyandığında su içmeni teklif ettim. Başlarda reddettin, zorlamadım. Seni kucağıma alıp yine pışpışladım ve 1 hafta sonunda hiç emmeden uykuya dönmeye alıştın. Şu aralar huzurlu geceler geçiriyoruz. 1 yada en fazla 2 kere uyanıyorsun. Biraz su içip seni kucağıma aldığımda hızlıca uykuya geri dönüyorsun. Anladım ki seni sadece emzirerek uykuya döndürebileceğim düşüncesi benden kaynaklıymış. Daha önceleri bu kadar kararlı olabilseymişim başaracakmışız. Gelecek hedefimiz kendi kendine uyuyabilmen! Becerebilir miyiz dersin:)


Bu ay içinde başardıklarına gelinceee:) 3. dişini bu ay çıkardın. Rahatlıkla 1-2 adım atabiliyorsun. İki elinden tutup seni yürüttüğümüzde adeta koşuyorsun. Oyun parkında biraz biraz kendi kendine oyuncaklarınla oynayabiliyorsun. Yalnızken mümkün değil, çığlığı basıyorsun:( Artık ne "baba" ne "dede", dilinden düşmeyen tek kelime "anne". Bazen karıştırsanda burnun, gözün, kulağın, kaşın, saçın, göbeğin, ayağın, dişin, dilin nerede diye sorduğumuzda bize gösteriyorsun. İzletmememize rağmen kumandayla televizyonu açabiliyorsun. Seni giydirmek en büyük kabusumuz. Her banyo sonrası ya da dışarı çıkmadan önce giyinirken çok huysuzluk yapıyorsun.
Bu ay kontrole gitmedik, sadece kilonu ölçtürdük. 9 kiloyu geçtiğin için artık yeni araba koltuğumuza geçebiliriz. Beraber Tekirdağ'a gidip bu durumu kutladık:) Yine mızmızlık yaptın mı evet yaptın. Yatar pozisyondaki koltuğuna nazaran çok daha iyiydin, hakkını yemeyelim.

Geçenlerde sağlık ocağından aradılar. Kızamık salgını olduğunu ve aşını erken yaptırmamız gerektiği uyarısında bulundular. Doktorunsa yaşına çok az bir süre olduğunu,erken yaparsak 2 doz aşı yapılması gerektiğini söyleyerek, beklemeyi uygun gördü. Belki abartıyorum ama şu sıralar parka gittiğinde seni salıncağa bile bindirmiyoruz ki kızamık olmayasın diye:) Bir an önce aşını olsanda rahatlasak...

Wednesday, December 26, 2012

Duru 10 aylık - Yemek yemeyi seviyorsun


Sana kıyamadığımızdan yapılmasını istemediğimiz, aylardır doktorunla ertelediğimiz kan tahlilini sonunda bu ay yaptırdık. Tahmin ettiğim gibi çok zorlu oldu. Rutin muaynelerinde bile ortalığı yıkıyorsun. Üstüne bir de seni zorla yatırıp 3 kişi sıkıca tutmaya çalışınca kıyametleri kopardın. Aslında aşıdan farkı yok bu işlemin ama sorun seni zapt etmek olunca kan almak güçleşiyor. Kanı aldıktan sonra pamuğu elinin üstüne bastırmam gerekiyordu. Deli gibi ağladığından ikimizin de üstü başı kan oldu. Hastanede sesini duyanlar kan lekelerini de görünce bizi korkulu gözlerle izledi. 1-2 gün sonra çıkan sonuçlara göre demir depoların düşük çıktı. Doktorun bir kaç kan sonucuylada bağlantılı olarak ailede akdeniz anemisi olup olmadığını sordu. Benim bildiğim yok. Ancak 3 ay boyunca ferrum 10 damla demir ilacı kullandıktan sonra yeniden kan tahlili yapılacak:( Ek olarak alerjik olmandan da şüphelendi. Bu durumla ilgili değerlere de bakılıcak. Dokununca kızaran, sık sık hapşıran, çölyak hastası annene ne olur benzeme!

Kilon 8655 gr, boyun 71 cm olmuş. Ne yazık ki geçen ay ki hastalığından dolayı sadece 300 gr almışsın. Yine oturur pozisyondaki araba koltuğuna geçmek için onay çıkmadı. Arabada seni ağlatmadan rahat rahat gezebilmemiz için tek umudum oturuyor olman. Çok ye olur mu kızım, geçelim artık şu yeni koltuguna:)

Eve yardımcı birinin gelmesi ve ben bu kıza ne yedireceğim şimdi acemiliğimin de geçmesiyle artık beslenme düzenini oturttuğumuzu düşünüyorum. Şanslı annelerdenim ki yemek seçmiyor, verdiklerimizi geri çevirmiyorsun. Hatta bizim kadar yiyiyorsun:)

Sabahları peynir, ceviz, yumurta sarısı, tereyağ, tam bugday unundan ev de yaptığımız ekmek, pekmez ve ıhlamur kahvaltı menünü oluşturuyor. Ek gıdaya geçtiğimiz günlerde ilk bulamaç olarak sabah 08:00 gibi yedirdiğimiz kahvaltını, çok kısa bir zaman sonra ayrı ayrı vermeye başlamamızın çok faydasını gördük. Kimi gün yumurtanı çok az yiyor, peyniri çok abartıyorsun. Bazen kaşık kaşık pekmezle, tereyağlı ekmek yiyorsun. Anladığım neyi canın istiyorsa onu yiyiyorsun. Genelde kahvaltıda kaşıkla yemekten pek hoşlanmıyor, kendi ellerinle yemek istiyorsun. Kahvaltı sonrası seni emzirmeyi tercih ediyorum çünkü öncesinde emersen pek iyi kahvaltı etmediğini görüyoruz. 09.30-10.00 arası meyve püresini (muz, elma, armut, mandalina) kimi zaman bayıla bayıla, kimi zaman 3-4 kaşıkla sonlandırıyorsun. Ardından 10.30 gibi güzel bir sabah uykusu. 11.30-12.00 civarı uyanıyorsun. 13.00 gibi öğlen yemeği için farklı çeşitlerde hazırladığımız çorbalar (şehriye corbası, yogurt corbası, bal kabagı corbası favorilerin). 1430-15.00 arası evde mayaladığımız yoğurdunu da hayır demeden yiyorsun. En geç 15.30 gibi uykuya yatıp 16.30-17.00 gibi uyanıyorsun. Akşam et (köfte, biftek, pirzola), tavuk (deden'in kestirdiği organik köy tavuğu), balık (sarıkanat, lüfer, somon, hamsi) seçeneklerinden birinin yanına haşlanmış brokoli, karnıbahar, havuç, patates bazen de bulgur pilavı. Uyumadan önce de eğer hala açsan hipp hazır kaşık maması 7 tahıllıdan veriyoruz. Doktoruna son kontrolde hala vermeli miyiz diye sorduğumda, yeterince karnını doyuramamış olabileceğinden bir süre daha gece uykusu öncesi vermeye devam etmemi istemişti. 5 köfte yiyebilen bir bebek yeterince doyuyordur diyeceğim ama yine de tahıla hayır demiyorsun:)

Öğleden sonrayı eğer hava güzelse yan komşumuz Nil'le parka giderek geçiriyorsun. Döndüğünüz de yüzünden ne kadar keyif aldığın belli oluyor. Eskiden pusetinde parka giderken bile çok ağlardın. Artık eline ya salatalık ya bisküvi tutuşturuyoruz ve hiç ağlamıyorsun. Hava kötüyse cafelere yada avm'lere (pek tercihim olmasa da) kaçamak yapıyoruz. Ev de seni oyalamak zorlaştı. Sürekli yanında durup oyun oynamamız gerekli. Bu aralar ev telefonunu kulağına götürüp bir şeyler vızıldıyorsun. Kızım koy başını yastığa deyince anlayıp hemen başını bulduğun yere gömüyorsun:) Kumandayla televizyonu ve odanın ışığını açıp kapatırken çok eğleniyorsun. Çekmece karıştırmak en büyük zevklerinden. Birlikte saklanbaç oynamayı da pek bir seviyorsun:) Salonda ki masanın altına girip sandalyeler arasında dolaşmaya bayılıyorsun. Şu sıralar seninle oynamak pek bir keyifli oldu:)

Tuesday, October 16, 2012

Duru 9 aylık - Bakıcı sorunsalı, 6. hastalık

Doğmadan önce bile izinlerimi kullanıp uzunca bir süre sana benim bakacağım kararımız kesindi. Tabi seni hiç bırakamayıp işten de ayrılınca işler değişti. Uzun süre yalnız bakabilmek için çok direndim. Evet herşeyi yapabiliyordum, seninle olmak çok güzeldi ama bir gerçek var ki yoruluyordum. Seninle oyun oynamaya bile halim kalmıyor, keşke biraz uyusa da dinlensem anlarını iple çekiyordum. Tüm gün yanındayken, üstüne işten ayrılmışken sana kaliteli vakit ayıramıyordum. Dışarı çıkartıp hava aldırmak bile zor geliyordu:( Ek gıdaya geçmemizle iş yüküm artmıştı. Kendime bakamayıp aç kalınca da sinirli oluyordum. Anneanne, babaanne her zaman yardıma koştular ama sonuçta onlarında bir evi ve hayatı vardı. Bu yaştan sonra torun bakmalarına zaten bizim gönlümüz razı değildi ve babanla düşündük taşındık, kararımızı verdik. Öncelikle bana yardımcı, bizim arkamızı toparlayacak, birbirinize alıştığınızda sana da bakacak bir abla arayacaktık. Yatılı tercih ediyorduk çünkü arada sırada eski hareketli hayatımıza geri dönmek ve seni gönül rahatlığıyla birilerine teslim edebilmek istiyorduk. Biz babanla aramızda ajans tercihleri yaparken babaannen imdadımıza jet hızıyla yetişti. Daha önceleri yanlarında çalışan ailenin küçük kızları 20 yaşında olmuş, çocuk bakıcılığı yapıyor ve iş arıyormuş. Ön görüşmeyi deden ve babaannen Ayvalık'ta oldukları için biz olmadan yaptılar. Hülya ilk etapta bir aylık deneme için İstanbul'a geldi ve bizimle kalmaya başladı. İnanılır gibi değildi, daha geldiği ilk an kucağına gidip, oyunlar oynamaya başladınız. Bu kadar hızlı alışmanızı beklemiyorduk. İlk izlenim ve sağlam referansla şimdilik içimize çok sindi ablanın gelişi. Umarız herşey yolunda gider ve uzun süre beraber oluruz.

9. ayında yine ateşle mücadele ettik. Bu kez çok ısrarcıydı, yakanı bırakmadı. Arkadaşlarımız ve oğulları Kaan'la Bebek parkında sizleri sallayıp, sonrasında bir şeyler içmek için oturduğumuz yerde uyuya kaldın ve ateşle uyandın. Hemen eve geri döndük. Doktorun 3 saat arayla 3 ml ibufen ve calpol şurubu ateşin 38 dereceyi geçtiğinde dönüşümlü vermemizi söyledi. Ateşin çıkınca şurubu veriyor ilacın etkisi geçince yeniden yükseliyordu. 2. gün yine aynı şekilde devam edince Acıbadem Maslak hastanesi'ndeki doktorun Müjde hanım'a gittik. Şu aralar çok sık karşılaştıkları 6. hastalıktan şüphelendi. 4-5 gün sonunda ateşin tamamen düşmesiyle ense ve gövdende hafif kırmızı döküntüler görebileceğimizi söyledi. Kan ve idrar tahlili vermeyi şu an için gereksiz bulduğunu, genelde boşu boşuna yapılıp sonuçların temiz çıktığını, akabinde bu döküntülerle ateşin düştüğünü söyledi. 5. güne kadar da ateşin düşmezse tahlil yapılmasını isteyecekti.  


5 gün boyunca 37.5-39 arası gidip gelen ateşinle mücadele ettik. Seni soyup, ılık suyla yıkayıp rahatlatmaya çalıştık. Sürekli uyumak, başını omzumuza koymak istedin. Yoğurt haricinde yemeyi, su içmeyi reddettin. Biraz kilo versende çok şükür hala emiyordun. Beslenme konusunda bu nedenle içim rahattı. 4. gün artık başka bir rahatsızlığın olabileceği, küçücük kolundan seni ağlatarak kan alıcakları, düşmek bilmeyen ateşinin çözümü antibiyotik olacağı düşünceleriyle umudumu yitiriyordum ki akşamına karın üstünde hafif lekeler belirdi. 5. gün sabahı yüzün, ensen ve göğsünde daha da belirginleşti ve derin bir oh çektik. Neşen yerine geldi, az biraz yemek yemeye başladın.


Çok şükür hayatımda ilk defa duyduğum bu 6. hastalığın üstesinden geldik. Şimdi keyfin yerine geldi de vücudunda ki kırmızı beneklerinle gülücükler atıyorsun:)



Thursday, October 4, 2012

Duru 8 aylık - Kıbrıs tatili, ilk ateş tecrübesi

Bu ay heyecanla beklediğimiz dişlerin görūndū. Parmağımı ağzında gezdirerek patlayan keskin dişinin ucunu 2 eylül sabahı tabiki ilk annen farketti. Neredeyse 15 gündür sık sık uyanıp, kucağımdan inmediğin uykusuz gecelerimizin nedeni de böylece belli oldu. Bu ay bilinçli olarak sana "hadi kızım el salla! alkış yap!" dediğimizde büyük bir mutlulukla isteklerimizi yerine getiriyorsun. 2 aydır süren komando sürünüşlerinin sonunda ellerinin üstünde kalkarak emekleyebiliyorsun. Çok rahat bir şekilde koltuklara tırmanıyor, sıralıyorsun. Yeni keşfin,seni park yatağına koyduğumda önce tutunup kalkıyorsun, ardından büyük bir zevkle poponun üstüne düşüp gülücükler atıyorsun. Neredeyse 10 kere bu hareketi yapmanın sonucunda ter içinde kalıyorsun:)

Ailecek ilk tatilimizi de 8. ayında gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Aylar önceden korka korka satın aldığımız Kıbrıs tatilimizde bizlere çok sevgili yan komşularmız eşlik etti. Kesinlikle çocuklu tatil için Kıbrıs çok yanlış bir tercihmiş. Kumar oteli olduğu için fazla bir beklentiyle gitmedik aslında ama tuvaletlerinde alt değiştirme ünitesinin olmayacağını, mama sandalyelerinin bizim talebimiz üzerine otele alınacak kadar durumun vahim olabileceğini düşünmedik. Neyseki senden 6 ay büyük olan Nil'le gösterdiğiniz uyum (aynı saatlerde uyku&yemek) ve sevgi dolu yakınlaşmalar (öpücükler-kucaklaşmalar:) keyfimizi yerine getirdi.

Her gün 2 kere denize girdin. Yorulduğun için kesintisiz uzun öğlen uykuları uyudun. İlk uykuna deniz kenarında babanın kucağında dalıyordun ki biz de denizin, tatilin tadına varabilelim. Belki çok erkendi ama kahvaltı sonrası aynı anda uyuduğunuzda öyle keyifleniyorduk ki viskiler, biralar, şaraplar içiyorduk:) Öğleden sonraları heralde alkol etkisiyle biz de sizlere eşlik edip genelde odalarda uyuyorduk:)

Tatil iyiydi güzeldi hoştu ama ne yazık ki ilk tatilimizi seni hasta etmeden başarıyla tamamlayamadık kızım:( Nil'le gösterdiğiniz uyum,yorgun düşmenize neden olan hapşırık ve burun akıntısıyla devam etti. Allahtan tatilin son günü şifayı kaptın diye babanla teselli buluyorduk ki dönüş uçuşumuzda uçağı ağlama sesinle inlettin:( Tahminimce burun tıkanıklığından dolayı iniş ve kalkışlarda emmek istemedin ve bu durumda kulaklarında basınca neden oldu. Sesine tahammül edemeyen hostesler bile durumumuza acıyıp kulaklarını kapatmamız için karton bardaklar getirdi ama nafile:) Seni zapt edemiyordum. En çok da yanımızda para verip en iyi koltuğu satın alan adama üzüldüm. Parasıyla rezil oldu:) Allahtan çocukları varmış da duruma anlayış gösterdi. Hastalığın döndükten sonra da 4 gün devam etti. Ateşin 1-2 gece 37.5-39 derece aralığındaydı. 4 gün boyunca günde 3 kez Peditus şurup kullanarak hem ateşini düşürdük hem de burun akıntını kuruttuk. İlginç bir şekilde ilk ateşinde telaş yapmadım. Sanırım benim gibi yeni anne olan arkadaşlarımın yakın zamanda başına gelen ateş hikayeleri bana güç verdi. Sonuçta her çocuk gibi sen de bir gün hastalanacaktın. Neyse ki sağ salim atlattık güzel kızım...


Tuesday, October 2, 2012

Duru 7 aylık - Yine dr değiştirdik

İstanbul'u, evimizi çok özlesek de koşturmalı günlere seninle baş başa kalarak geri döndük. Eylül'de evlenecek olan teyzenin düğünü için öncelikli olarak bir kıyafet bulmalıydım. İlk adres Nişantası oldu. Annemin desteği olsada seninle nasıl kıyafet bulurum diye stresleniyordum. İlk girdiğimiz mağzada tam bedenime göre bir elbise bulunca hemen kaptım. Tabi sen uzun süren provalardan ötürü yorgun düştün. Uykuya da emmeden dalamadığın için seni mağzada emzirip, sakinleştirmek durumunda kaldım. Neyse ki hallettik çok rahatladım.


Döner dönmez doktor kontrolünü unutmadık tabi. Amerikan hastanesi'ndeki doktorunla ne zamandır vedalaşmayı düşünüyorduk. Şikayetçi değildik ama hem hastanenin evimize olan uzaklığı, hem senin araba koltuğunda çok oturmak istemeyişinden dolayı gidip gelmek can sıkıyordu. Acıbadem Maslak Hastanesi'nde yeni doktor arayışımıza bir türlü yanıt bulamıyorduk. Biraz araştırınca Müjde Arapoğlu'na devam etmeye karar verdik. Kilon 7455 gr, boyun 69 cm, baş çevren 42.8 cm olmuş. Vajinal yapışıklık çok hafif yine oluşmuş. Bepantenle üstesinden gelebilirmişiz. Geceleri çok sık uyandığından ve her uyandığında emzirdiğimden bahsettim. Uyku eğitimi vermeye 4 aylıkken başlamış olmam gerektiğini, her uyandığında emzirirsem bu durumu alışkanlık haline getireceğini ve acıkacağını, gece emzirmelerimi kesmemi söyledi. Önceki doktoruna sorduğumda diş dönemi böyle bir eğitim vermememi söylemişti ve ben de "nasılsa evdeyim, çalışmıyorum emziririm boşver eğitimi!" demiştim kendimce. Müjde hanımsa "bu dişler hiç bitmeyecek hep çıkıcak" cevabını verdi ve beni de yüreklendirdi. Artık bir şekilde ipin ucunu tutmalıydım. Çoğu kez uyku sersemi kalktığımda emzirmek benim de kolayıma geliyordu, uğraşmaya üşeniyordum ve seni memeye yapıştırıp ben de uyukluyordum. Bakalım halim olurda pes etmezsem deneyeceğim. Gelecek ay kan değerlerinin kontrol edilmesi için damardan kan tahlili yapılıcakmış ve bu durum beni şimdiden geriyor:(

Yeni doktorunun bizi her konuda titizlikle bilgilendirmesi, her şeyden önce anne-kadın oluşu beni öncekilerden daha memnun etti. İnşallah ileriki aylarda da bu mutluluğumuz devam eder.

Monday, October 1, 2012

Duru 6 aylık - Ayvalık, ek gıdaya geçiş, kabızlık..

Birlikte hareketli,eğlenceli koca bir ay geçirdik kuzum. Temmuz boyunca babaannen ve dedenin yanına Ayvalık'a yerleştik. Babacığın senden ayrı kalamadığı için üşenmeden her hafta sonu geldi.

İlklerin arasına İstanbul-Edremit arası ilk uçak yolculuğunu ekledin..Gidiş sorunsuz geçti, emerek uyuya kaldın. Dönüş yolculuğundaysa ortalığı yıktın. Uçaktan inerken hostesler bile "ağlama sesleri bu zilliden mi geliyordu? " diyerek rahatsızlıklarını dile getirdiler:)

Eve vardığımızda senin için büyük hazırlıklar yapıldığını gördük. Koca salon oyuncaklar, salıncak, mama sandalyesi, park yatak, üstünde dönüp emekleyesin diye koskoca minder gibi bir sürü eşyayla dolmuştu.Zaten babaannen ve deden bizden çok senin gelişine sevinmişti:) Onlar için şimdiye kadar hiç bir yaz bu kadar aktiviteyle geçmemişti. Her gün havuza, haftada 2-3 kez denize girdin. Akşam üzeri çay saatlerinde gezmelere çıktın. Uyandığın andan itibaren sürekli terasta vakit geçirdiğimizden, mis gibi çam kokan Ayvalık havasını bütün tatil boyunca soludun. Gerek kalabalıktan gerekse gelen giden çok olduğundan resmen sosyalleştin. Çok olmasada daha uslu bir çocuğa dönüştün:) En azından yarım saat pusetinde oturuyordun ki bu bizim için büyük bir gelişmeydi.

Bu ayın en önemli gelişmesi olan, ek gıdaya geçiş için en doğru adresteydik. Her gün dedenin yetiştirdiği organik taze sebze ve meyvelerle beslendin. İlk denememiz elma püresi oldu. Babaannenin tecrübeleriyle kabızlığın üstesinden geldik. Seninle evde yalnız olsaydık kaka yaparken çektiğin acı ve gözyaşlarına karşılık elim ayağıma karışır, oturup ağlardım diye düşünüyorum. 3 gün boyunca kaka yapamadığın oldu. İncir, kayısı, armut yedirdik. Sıcak sulara oturtup, zeytinyağı sürdük ama nafile:( Sonunda fitili kullanmak zorunda kaldık. Etkisiyle 3. gün akşamına yapınca herkes mutluluktan havalara uçtu. İstanbul'dakilere, halalara, teyzelere, herkeslere haber verildi:) Ara ara yine kabızlık çektin ama anladım ki bu ek gıdaya alışma süreciydi, sen ve bağırsakların da ek gıdaya yavaş yavaş alıştınız. Umarım bir daha yaşamayız.


Koskoca bir ay geçti, gitti. Herşey için dedeyle, babaanneye teşekkür ederiz. Şimdi eve dönüşte seni nasıl zaptedeceğim diye kara kara düşünüyorum:)

Thursday, June 7, 2012

Duru 5 aylık - Cadısın!


Havaların ısınmasıyla birlikte yavaştan yazlık kıyafetlerimize geçiş yaptık. Yazın tiril tiril giyinmeyi pek sevdiğim gibi seni de giydirmesi çok zevkli. Ayakların çok terliyor, koktuğunu idda ediyorum ama kimse bana inanmıyor:) Rahat bir şekilde yüz üstünden sırt üstüne, sırt üstünden yüz üstüne dönebiliyorsun. Kurmalı bebek gibi ayaklarını, kollarını delice oynatıyorsun. Artık çok çabuk acıkıyor, sık sık emmek istiyorsun. Önceleri en fazla 3 saat dayanırken şimdilerde açlığa 1.5 saat ancak dayanıyorsun. Ev tipi ana kucağında yanında olduğumuz sürece 15-20 dk oyalanıyorsun. 5-6 adım atıp odanın dışına çıkmamla çığlığı basıyorsun. Genelde yine hep kucakta vakit geçiriyorsun:( Almamızı istediğini "ıhhhh'" diye bir sesle dile getiriyorsun. Misafirlerimiz geldiğinde ya da gittiğimizde insanları yadırgıyorsun. Başta bir alışma süren var. Hemen kucaklarına verirsek ağlıyorsun. Bu durumu evde hep baş başa olmamıza yoruyorum. Hafta arası babanı bile sadece sabahları görebildiğinden yabancılıyorsun. Önce gözlerinle benim yanında olduğumu kontrol edip sonra oynamaya devam ediyorsun. İnşallah gelecek ay Ayvalık'ta bu huylarının üstesinden geleceğiz.
Doktor kontrolünde kilon 6155 gr, boyun 65 cm. Herşey yolunda çok şükür. Anlıyor musun başına gelecekleri bilmiyorum ama gider gitmez ortalığı yıkıyorsun. Seni Sinan bey'e şikayet edince "biraz cadılık var" yorumunu yaptı:) Doktorla ne konuştuğumdan anlıyorum ne de soracağım soruları hatırlıyorum. Hatta dönüşte senin stresinden acaba bunun için dr ne demişti diye düşünüyorum. Çözümü konuşmalarımızı iphone'dan kayda almaya karar verdim.
Babanın Londra'dan kendine mi yoksa sana mı aldı diye düşündüğümüz oyucakların:)

Hafta sonu arkadaşlarımızla cafe cadde'de yaptığımız kahvaltı organizasyonunda emdiğim süt burnumdan geldi. Öncelikle mekana varmadan arabada uyuya kaldın. 45 dk için de hızlıca kahvaltımı yaptım. Herkes bu kadar hızlı yediğim için bana tuhaf gözlerle bakıyordu. Ağlayarak uyandın ve hiç durmadın. Sürekli kapalı bölüme çıkıp seni emzirip durdum ama nafile. Sen kazandın, eve geri döndük. Bu yaşananlara tamamen zıt olarak çok sevdiğimiz arkadaşlarımız Barış & Emine'nin düğün davetine gitmek üzere seni anneanneye teslim ettik. İnanılır gibi değildi. Sen mi halimize acıdın çok uslu durdun yoksa anneanne mi sana çok güzel baktı bilmiyorum ama uzun bir aradan sonra babanla deli gibi dans ettik. Dışarıda hayat devam ediyormuş biraz farkına vardım...

Kahvaltıların mızmız bebeği:(

Tuesday, May 1, 2012

Duru 4 aylık - Annen artık işsiz

Bu ayın en büyük gelişmesi annenle ilgili. Tamamlamış olduğum ücretli iznimden sonra babanla düşünüp taşınıp işten ayrılma kararı aldım. 8 yıldır aralıksız devam eden iş hayatımda ilk defa işsizim. Doğru mu yaptım? Hata mı ettim? Bunu zaman gösterecek tabi ama şimdilik hiç pişman değilim. En güzel zamanlarında, diş çıkardığında, ayağa kalkıp adım attığında, bunun gibi bütün ilklerini kaçırmaya, yanında olamamaya gönlüm razı gelmedi. Sen biraz büyüdüğünde geri döneceğim tabi ama beni neler bekler şu an hiç düşünmek istemiyorum. Tek bildiğim senin huzurun için herşeye değer.

Bu ayki kontrolümüzde kilon gayet yerinde. Anne sütüne devam denildiği zaman dünyalar benim oluyor. İlk aylarda kiloyla ilgili yaşadıklarımız bende stres yarattı. Sütümün sana yaramasının dışında göz göze, ten tene geçirdiğimiz bu dönemler bir daha geri gelmeyecek biliyorum. Ne kadar uzun süre emzirirse o kadar mutlu olucak annen. Burununda küçük sivilce çıkmıştı. Geçen ay kaybolup şimdi yine belirdi. Doktorun yağ bezesi olup önemli birşey olmadığını söyledi.
Bu aralar çok sık anneannen ve dedenlere kalmaya gidiyoruz birlikte. Evdeki ağır iş yüküm ve bakımın beni çok yoruyor. Arada babanı yalnız bırakıyoruz artık kusurumuza bakmasın:)
Beraber teyzemleri ziyaret ettik. Minik kuzenlerim seninle tüm gün oynadılar. Kalabalıkta daha rahat oyalanıyorsun. Seni gündüzleri bazen anneannene bırakıyorum. Biraz nefes almak için dışarı kaçıyorum. Alışveriş yapıp, gezip tozuyorum. Öyle hasret kalmışım ki.. Ama yine de eski günlerdeki gibi elimi kolumu sallayarak gezemiyorum. Aklım,bir yanım hep sen de. Uyudu mu uyandı mı diye düşünüp gezdiğimden de bir şey anlamıyorum. Annelik zor zorrr! Ben bile koca çocuklu kadın oldum hala annemin dibinden ayrılamıyorum:)


Monday, April 2, 2012

Duru 3 aylık - Labial füzyon

Bu ay ki dr kontrolünde biraz canımız sıkıldı. Sende ilk defa duyduğum "labial füzyon" denen vajinal bir yapışıklık varmış. Sinan bey çocuk cerrahisi bölümüne yönlendirdi. Dr Egemen bey kortizon içeren kremle sabah-akşam masaj yapar gibi tam yapışıklığın üstüne sürmemizi istedi. Eğer başaramazsak cerrahi müdahale gerekecekti:( Kortizon içerdiği için sürmek istemezsek seni neler bekliyor olacağı sorumuza karşılık da idrar yolları enfeksiyonuna neden olabileceğini söyledi. Pişik kremlerinin o bölgeye sürülmesi, bezle altının sürekli kapalı olmasından dolayı yapışıklığın olabildiğine de değindi. Genelde titiz annelerin çocuklarında olurmuş:) 2 hafta sonunda Egemen bey tekrar gördü ve yapışıklık açılmıştı. Bir daha bu bölüme uğramamamız dileğiyle uğurlandık. Ne yazık ki yapışıklığın tekrarlama eğilimi varmış. Ben de stres yarattı, sık sık kontrol eder oldum.

Artık uykuların daha düzenli. Gündüzleri 2 saatte bir (emme, alt değiştirme ve oyunun ardından) en çok 2 saat, en az 45 dk uyuyorsun. Gecelerimiz çok şükür tıkırında. En fazla 2 kez kalkıp seni emziriyorum ki zaten emerken uykuya dalıyorsun. Arada cin gibi bana bakıp gülümsediğinde oluyor tabi. Uykusuzluktan ölsemde içimin yağları eriyor işte o anlarda:)
Doğduğun günden itibaren kar, kış, kıyamet. Havalar öyle soğuk ki. Daha yeni yeni seni her gün kısa süreli temiz hava aldırma moduna geçebildik. Tabiki ana kucağında durmuyorsun. Çözümü kanguru almakta bulduk. Genellikle bizim sitenin etrafında ya da belediyenin açtığı İstinye yaşam evinde. Daha öteye gidemiyoruz:) Hala annelerden yemek desteği alıyoruz. Her hafta pzt biri, cuma diğeri geliyor. Senin gibi yaramaz bir bebekle hiçbir şeye vakit bulamıyorum. Keyifli olduğun tek an emzirmeden hemen sonraki yarım saat. Onun dışında azıcık bile kendi kendine oyalanamıyor, sürekli ağlıyor, kucak istiyorsun. Tamam sana bakmak benim için büyük bir zevk ama biraz uslan artık ne olur:) 6.ayda düzeleceğinden umutluyum:)

Monday, March 5, 2012

Duru 2 aylık - Kırkımız çıktı

40. günü çıkarmanın şerefine, anneanne ve babaannenin ısrarlarına dayanamayıp evde dua okuttuk. En çok baban karşı olmakla birlikte, seni hasta ederiz düşüncesiyle kalabalık olmasını istemiyorduk. Bir bizim çocuğumuz yok biliyoruz ama ilk göz ağrımız olduğundan seni herşeyden sakınıyorduk:) Akrabalar ve yakın dostlarımızla birlikte 40-45 kişilik bir mevlid oldu. Hiç uzun uyku uyumayan sen o gün tam 3 saat uyudun. Mevlidin sonunda artık ayıp olucak diye, seni istemiye istemiye uyandırdım. Babaannen bizim korkumuzdan kimselere yaklaştırmadan seni salonda gezdirdikten sonra odana geri döndük. Şimdi hasta olmadın ya iyi ki mevlid yapmışız diyorum:)

Kırkını uçurduk:)
Doktorumuzu yine değiştirmeye karar verdik. Sırrı Bey'den memnunduk ama çok uzak. Senin gibi ağlayan, arabada durmayan bir çocukla İstinye-Ataköy arası gidip gelmek tam bir eziyet. Yan komşularımızın kızı Nil'in doktoru Sinan Bey'e gitmeyi uygun gördük. İnanılır gibi değildi. Amerikan Hastanesi'nin bir doktoru mamaya başlayın derken, diğer doktoru iyiki anne sütüne devam etmişiniz diyor. Şu an ilk doktorun sözünü dinleseydik, hiç gerek yokken mama takviyesi alıyordun. Kilon 4290 gr, boyun 58 cm, baş çevresi 37cm. Uyku konusunda hiç bir ilerleme yok. Hala ne yapsak meme dışında uyumuyor, yatağa koyduğumuz çoğu zaman ağlıyor, kucağımızda yada emzirme yastığındaki pozisyonunda, bizlerin sıcaklığını hissederek uyumak istiyorsun. Çözümü emzirme yastığının üzerindeyken seni anneannen-babaannen ya da babana vererek buldum, bu sayede biraz nefes alıyorum. Geceleri yatağında 4 saatlik uzun uykunu uyuyorsun çok şükür. İlk aylarda denediğimiz emziği artık hiç ağzına sürmüyorsun. Yüzünde isilik benzeri, sivilcemsi kızarıklıklar var. Bunlar normalmiş, hatta sütümün kaliteli olduğunu gösterirmiş. Hala 7-8 kez sulu kakalara devam. Alışveriş merkezleri 3.aya kadar yasak, zaten sokma taraftarı değiliz. Bu ay ilk defa iki kez ailecek gezmelere çıktık. İlki senden 20 gün büyük olan Yaman ve ailesiyle Borsa'da yemek yedik. Toplam 4 saat dışarıda kaldık ve 3 saati uyudun. "Sürekli yaramaz diyorsunuz, çocuk paso uyuyor" tepkileriyle karşılaştık haliyle. Neden bilmiyorum ama bu çocuk uyumuyor yada hep ağlıyor dediğimiz kişilerin yanındayken sen aksine kuzuya bürünüyorsun. İkinci gezmemiz senden 10 gün küçük olan Zeynep ve ailesiyle. Ataköy Big Mama's da kahvaltı yaptık. O gün öyle bir kaka yaptın ki bütün bacağın, çorabın kaka içindeydi. Füsun teyzen altını temizlerken çorabını çekmesiyle oldukça sıvı kıvamdaki dışkın hırkama sıçradı:) Ne kadar sinir bozucu olsa da gülmeden edemedik:)

Kızları değiştirdik:)

Samimi olduğumuz dostlarımızla bu kadar yakın zamanlarda doğum yapmış olmam mutluluk verici. Umarım ileride iyi anlaşır, koşup oynadığınız hatta geceleri çıktığınız günleri de görürüz:)

Wednesday, February 1, 2012

Duru 1 aylık - Mutluluk, hüzün, kaygı...


40 hafta süren uzun bir bekleyişin ardından sonunda kavuştuk güzel kızım. 3 günü hastanede geçirdikten sonra evimize geri döndük. İlk heyecan, ilk deneyim olmandan ötürü hem baban hem ben  hem de ailelerde fazlasıyla telaş ve panik vardı. Hastanede ne kadar da rahatmışız oysa ki. Şu an ki planımız 40 gün boyunca anneanne ve babaanne dönüşümlü olarak yanımızda kalıp, bana destek olacaklar. Hafta sonları ise babanla birlikte üçümüz baş başa kalacağız.

İlk ayın nasıl geçtiğini sorarsan anneliğin zor olduğunu bilirdim, duyardım ama bu kadarını beklemiyordum diyebilirim. 19 saat süren, acılı ve zorlu geçen doğum hikayemizin ardından uykusuz geceler, halsizlik, hormonlar beni oldukça zorluyor. Her şeye ağlıyorum, çabuk sinirleniyorum, gerginim! Seni kendi anneme bile emanet edemiyorum. Tecrübesizim ama sanki sana benden daha iyi kimse bakamaz hissi var. Ayakta duracak halim yok ama sürekli bir koruma, başında durma isteğim var. Durmadan emmek istiyor, memeden ayrılmak istemiyorsun. Üç-beş çekip her seferinde uykuya dalıyorsun. Yatağa koyduğumda ise çığlığı basıyorsun. Bir bebek neden uyumaz, neden sürekli ağlar? hiç mi yorulmaz? Çıldırmamak içten değil. Öyle yüksek ve kulak tırmalayan bir ağlama sesin var ki:( Yanlış yapıyorum belki bilmiyorum ama pes edip, yeter ki ağlama diye yine emziriyorum. Emzirme yastığında seni emzirirken yemek yediğim anlar bile oluyor. Tecrübeli annelerle paylaşıyorum. Kimi çok uslu çocukları olduğu için şaşkınlıkla dinliyor ve bir yerde hata mı yapıyorsun acaba diye sorguluyorlar. Doymuyor mu? Sütün yetmiyor mu? Emzik denedin mi? Kucağa mı alıştırdın? gibi sorular sorular... Huysuz bebek sahibi anneler ise "şükret memede susuyor, hiç susturamayabilirdin" deyip beni sakinleştiriyor. Şu aralar bunalımdayım diyebilirim:( Ağlama krizlerine girmeden hemen önce "Kendine gel Nihan! Sağlıklı bir bebeğin var, Şükret" diyor iç sesim.

4 günlükken doğum sonrası seni kontrol eden Hilda hanım'a kilo ölçümüne gittik. 2980 gr doğup hastaneden 2780 gr çıktın. 4.gün 2800 gr olmuşsun. Doktorun kilonu az bulsa da bir süre daha denememizi, sen emdikten sonra kalan sütleri sağıp sana kaşıkla içirmemizi, hatta göğüs kalkanlarında biriken sütü bile vermemizi istedi. Biberonu anne memesini bırakırsın diye önermese de biz denedik. Emdikten sonra kalan sütleri biberonla içince hareketsiz bir şekilde put gibi duruyorsun. Midenin patlayacak kadar dolduğu tipinden belli oluyor. 1.ay bitiminde ağırlığın 3385 gr, boy 55 cm, baş çevresi 36 cm. Hilda hanım elimden geleni yaptığımı ve mama takviyesi vermemizi önerdi. Üstüne bir de aşını yapıp, senin ağladığını görünce gözyaşlarıma engel olamadım. Büyük bir moral bozukluğuyla eve döndük. Ertesi gün tavsiye üzerine Ataköy'de muaynanesi bulunan Sırrı Bey'e koşarak gittik ve kilonun da sütümün de yeterli olduğunu söyleyip, anne sütüne devam diyerek bizi uğurladı. Derin bir ohh çektik.

1.ayımızda en uzun uykun 4 saat sürüyor. Allahtan bu kadar huysuzluğuna karşılık gece-gündüz ayrımını biliyorsun, anne de 4 saat uyku çekiyor. Şu sıralar sırt üstü yatırıldığında sık uyandığın için, seni yan yatırmayı deniyoruz. Burnundan mı gırtlağından mı bilemedik, tuhaf sesler çıkartıyorsun. Sık sık hapşırıyorsun. Nedeni de genzini temizlemekmiş. Günde 7-8 kez kaka yapıyorsun. Babanla altını değiştirirken bize doğru kakanı püskürttüğün anlarda bile, bu yorgunluğa rağmen gülme krizlerine giriyoruz:) Kısaca kızım annelik çok yorucu, zahmetli olsa da senin varlığını hissedip kokunu içime çekmek herşeye bedel. Sadece daha az ağlayıp, kendini biraz sevdirebilseydin de bu günlerin tadını çıkarabilseydik:(

Thursday, January 12, 2012

Doğduğun Gün...

Güzel bir pazar sabahına uyandık. Babanla gelişine sayılı günler kaldığını bilerek tüm günü evimizde geçirmeye kararlıydık. Kahvaltı sonrası artık taşımakta zorlandığım koca karnımdan dolayı tv karşısına geçip uzanıyordum. Babansa playstation oynuyordu:) Adet dönemlerinde yaşadığım inceden inceye sızlayan bir bel ağrısı başladı. Biraz hareket etmek adına ayaklandım. Babanın yanına çıktım. Belim ağrıyor hayırdır inşallah desemde pek geleceğine yormadı, oyununa devam etti:) Tuvalete gittiğimde hafif kahverengi tonlarında nişanın geldiğini gördükten sonra, yüzümde şaşkın bir tebessümle babanın yanına koştum. Sana kavuşmamıza az kaldığının müjdesini verdim. Biliyordum ki nişan gelmesi demek, doğumun kesin bugün başlayacağı anlamına gelmiyordu. Hemen doktorumuz Cengiz bey'i aradım. Uzanıp kendimi yormamamı, eğer suyum gelirse toparlanıp hastaneye gitmemizi istedi. Daha vakit belki de çok var ama ben yine işimi sağlama alıp güzelce duşumu aldım. Son kez hastane bavuluma göz attım. Telaş yapmasınlar diye ne kadar paylaşmaya can atsakta, ailelere hemen haber vermedik. Herşeyin hazır olduğuna emin olduktan sonra koltukta uzanmaya devam ettim. Babanla yemek sipariş etmeye karar verdik. Tam internetten yemeklerimizi sipariş ediyorduk ki birden suyum gelmeye başladı. Cengiz bey'e hemen haber verdim. Hızlıca giyindik. Oda süslemelerini, bavulu toparlayıp, arabaya bindik. Sen istediğin kadar aylar öncesinden hazır ol, elin ayağına karışıveriyor:) Önce suyum geldiği için yolda giderken aileleri aramaya karar verdik. "Heyecan yapmayın, hemen doğum başlamayabilir, yavaş yavaş hazirlanıp hastaneye gelin" dedik:) Ne kadar söylesekte panik oldular tabi. Ne de olsa onlar da aylardır heyecanla bu haberi beklediler. Saat 16:00 sularında Amerikan Hastanesi'ne acilden giriş yaptık. Hemen nst'ye bağladılar. Nöbetci dr çatı muaynesi yaptı. Herhangi bir açılma olmamış, kasılmalar yeterli değildi. Fakat suyum geldiğinden yatış işlemlerini başlattılar. Odamıza yerleştik. Nöbetci doktor ve Cengiz bey ortak kararla yeterli açılma olmadığından suni sancı vermeyi uygun gördüler. 1-2 saat sonra yine çatı muaynesi yapıldı. Açılma 1 cm olmuş, suni sancı şiddeti arttırıldı. Bu kez 5-10 dk da bir kendini hissettirmeye başlayan sancıları, hastaneye gelen arkadaşlar ve aile dostlarımızla ayakta dolanarak, sohbet ederek atlatmaya çalıştım. Evet biraz canım yanıyordu ancak dayanılmayacak rahatsızlıkta değildi henüz.
Gece 12'ye doğru doktorum geldi. Açılma hala 1 cm di ve bana iki seçenek sundu. "Bebek henüz kanala girmemiş, normal doğuma çok elverişli değilsin. Dilersen kızını yarım saat icinde kucağına verebilirim. Yok ben normal doğum icin şansımı deneyeceğim, ağrı çekmeye hazırım diyorsan, rahmi daha fazla suni sancıyla yormayacağız. Serumu kapatıp, sabah 5'e kadar rahimi dinlendireceğiz. Sonra tekrar suni sancı verip, yeterli açılmayı bekleyeceğiz" dedi. Sana bir an önce kavuşmayı çok istiyordum ama bir yandan normal doğum yapmalıyım düşüncesi beynimi kemiriyordu. İçimdeki sesi dinleyip normal doğum için beklemeyi tercih ettim. Annem acı çekmeme dayanamayıp, sezaryan olmam için beni ikna etmeye çalışıyordu. Gelecek olan şiddetli sancılardan habersiz "anne destek ol lütfen, ben normal doğum yapacağım" diyordum. Anneannen ve baban dışında herkesi yarın büyük gün olucak diyerek evlere uğurladık. Benim için zorlu gece saat 00:30 sonrası başladı. 5 dakika da bir gelen, ağrı boyutları dayanılmaz olan sancılarla tanıştım. O kadar yorgun düşüyordum ki sancı gittiği anda gözümü kapatıp uykuya dalıyordum. Yeniden derince nefes alıp, gelen ağrıyla nefesimi dışarı veriyordum. Nasıl desem adet sancısı gibi ama şiddetini tarif edemiyorum. Bütün gece sessiz sessiz inledim. Baban ve anneannen ellerinden bir şey gelmediği için benimle birlikte acı çektiklerini yüzlerinden hissediyordum. Kimi zaman baban gözü dolan anneanneni teselli ediyor, anneannense sırtını sıvazlayıp babanı... Nasıl geçti, nasıl dayandım bilmiyorum ama sabah 5 sularında nöbetçi dr yine muayne etti. Açıklık 3 cm. Onca ağrıya rağmen yüzüm güldü. Artık epidural yapılabilirdi. İşlem yapılırken hiç canım yanmadı. Sadece arada gelen sancılara hakim olup işlemi yaptırmak biraz kastırmıştı beni. Epidural takıldı ve sancılarımı daha hafif hisseder oldum. Bacaklarım uyuşmaya başladı, hareket ettirmekte zorlanıyordum. Sabah 7 gibi başka bir nöbetçi doktor geldi ve yine o berbat çatı muaynesi, açıklık 7 cm. Bu habere sevinmem gerekirken artık sinirlerim boşaldı ve ağlamaya başladım. Gücüm kalmamış, çok yorulmuştum. Seni kucağıma almayı istiyordum. Saat 10:00 gibi Cengiz bey geldi 10 cm'e ulaştığımızı birazdan doğumhaneye gireceğimiz müjdesini verdi. İçimden dualar edip, sadece sağlıklı olmanı diliyordum. Beni farklı bir yatağa aldıktan sonra doğumhaneye giden koridorda ilerlerken babanın elimi tutuşu, annecimle göz göze gelişimiz yine gözyaşlarıma neden oldu. Doğumhaneye girdik. Cengiz bey'e Cem bey eşlik etti. Her uyardıklarında nefes alıp, ıkınmamı istediler. Baban sağ baş ucumda bana destek oluyordu. Sana zarar gelir korkusuyla, bir an önce kavuşabilme umuduyla inanılmaz bir efor sarfettim. 3. gelen sancı ve ıkınmayla saat tam 11:02 de içimden kaydın ve karşımdaydın. Seni kucağıma alıp sağlıklı olduğunu duyduktan sonraki hislerim tarif edilemez. Aylarca içimde taşıdığım kızımız artık kucağımızdaydı.

Doğurmak, anne olmak gerçekten mucizevi bir olaymış. Başka bir boyut... Bir gücün varlığına inanmamak mümkün değil.




Şu günlerdeyse 7 aylık kocaman bir kız oldun. Anladım ki annelik dünyanın en zor en kutsal mesleği. Öyle bir aşksın ki sen; artık ne çektiğim doğum sancısını, ne lohusa hallerimde yaşadığım depresyonumu, ne de uykusuz, yorgun gecelerimi hatırlıyorum. Sadece bir gülüşün tüm olumsuzlukları unutmama yetiyor. Kokunu içime çekmek, sana dokunmak herşeylere bedelmiş. Karşılıksız tek sevgi anne sevgiymiş..