Friday, September 11, 2015

OKUL !!

Eğer bir gün benimle ilgili seni en çok ne yordu anne diye sorarsan cevabım "okul" olacaktır güzel kızım:) Bu konuyu ayrıca ele alarak bir yazı yazmak istedim çünkü bu konu bizim için büyük bir konu, konuydu:) Çok şükür şimdilerde hallettik.

Okul yollarında :)
Sen tam 1 yaşındayken anneli oyun gruplarına katıldık. Yaklaşık 14 ay kadar haftada 2-3 kez gittik. İnanılmaz mutluydun. Birlikte sosyalleşip, birlikte eğlendik. Sen tam 27 aylık olduğunda sabah 09.30-12.30 aralığında yarım gün sürecek olan annesiz gruba göndermek istedim. Neden mi istedim? Gerek var mıydı anne diyeceksin belki bana ileride:) Amacımız seni evden uzaklaştırmak değildi. Evde seninle ilgilenemediğim de zamanını televizyon karşısında geçirmeni istemedik. Evde sana sunamadığımız imkanları, sosyalleşme fırsatını okulunda, yaşıtlarında bul istedik. Ayrıca oyun grubuna benimle birlikte gitmekten çok ama çok mutluyken neden aynı yerde annesiz grubu denemeyelim dedik ve sen 27 aylıkken, yılın 2. dönemi Mart ayında, 4 aylık süre için yarım gün kaydını yaptırdık. Bense seni sınıfın dışında, yine okulun içindeki masalarda bekliyordum. Başlarda her şey gayet iyiydi. Oyunlara katılıyor, eğleniyordun. Seni aralarda perde kenarlarından dikizliyordum. 3-4 gün sonra sıkılmaya başladın. "Bizi hep oturtuyorlar, ben oturmak istemiyorum anne" dedin. Hiç bir gün beni bırakmak istemedin, neredeyse 2 ay bir köşede, okulun içinde ya da çevresindeydim. Baktık ki istemediğin her durumda, canını sıkan her ne oluyorsa ağlayarak koşup yanıma geliyorsun, öğretmeninle birlikte uzaklaşmamın daha doğru olacağı kararını verdik. Çünkü biliyorduk ki ben yokken sen mutlusun. Tek sıkıntın anneden ayrılmak, ayrılma anı! Okulda aktifsin, döndüğünde mutlusun. Tek derdin benimle:( Ben beklemeyi bıraktığımın bir hafta sonrasında, başlarda ağlayarak bıraktığım okula artık ağlamadan girmeye başladın. Tam düzeni oturttuk derken yaz geldi, okullar kapandı. 

Bir sonraki yıl için yine aynı okula, yine yarım gün ama bu kez servisle gitmene karar verdik. Okula bırakırken ki ayrılık süreci daha kolay olur diye düşündük ama yanlış düşünmüşüz:) Yeni dönem başladı. Bir hafta gittin sonrası yine kriz! Seni servise bindirmek mümkün değil. Pijamalarını çıkartıp üstünü değiştirmek istemiyorsun, sürekli mızmızlanıp ağlıyorsun. Ayakkabılarını giydirip seni aşağı indirmek tam bir stres anı. Kendimce seninle konuşmalar yaptım, kimi zaman ağlayarak gönderdim, kimi zaman sinirlerim bozuldu, çok yoruldum. En kötüsü neyin doğru olduğunu bilmiyordum. Sana eziyet mi ediyordum okula göndererek? Okul konusunun senin hayatında korku ve endişe olarak kalmasından, seni soğutmaktan korktum. Bir yandan fazla esnek miyim ? Bu ağlamalarına teslim mi oluyorum diyordum. 

Sonuç olarak destek almaya karar verdim ve 1-2 pedagog görüşmesi sonunda bu konuyu çözdük. Tabi biz bir ekiptik. Başta Habibe öğretmenin ve tüm Gymboree İstinye ailesinin desteği, ilgisi ve gösterdiği sabır için ne kadar teşekkür etsek azdır. Artık en azından içim rahatlamıştı. İstemediğin halde seni okula göndererek yanlış yapmadığımı biliyordum. Kimse ben seni okula bıraktıktan sonra ağlayan bir çocuğu zorla okulda tutmuyordu, sen benden ayrıldıktan sonra mutluydun çünkü. Bizim sıkıntımız ayrılık anıydı. Çözüm yolu kararlı ve net olmaktan geçti. Gitmemek gibi bir opsiyonunun olmadığını anlattık sana. Sen çıkmak istemesen de ben çıktığım için evden çıkmama gibi bir seçeneğin kalmadı. Sen de giyinip hazırlanmak zorunda olduğunu farkettin. Ufak tefek ödüllerle, birlikte yapılan aktivitelerle durumu pekiştirdik ve koca bir sezonu kazasız belasız atlattık:)


Şimdilerde ise 3 yaş 9 aylıksın. Güzel, uzun ve dip dibe geçirdiğimiz tatiller sonrası yine okullar açıldı. Bu sene tam gün okullu oldun. Okulun açılmadan 1 hafta önce anne de işe başladı. Arada "işe gitmesen iyi olur anne" , "beni sen karşılarsın", "sen beni bırak anne" , " 5 gün çok 2 gün gitsen olmaz mı?" gibi değişik isteklerle gelsen de "anne-baba işe, çocuklar okula" dedik:) 


Sana 2015-2016 yeni öğretim yılında  başarılar dileriz güzel kızım:)

Wednesday, September 9, 2015

Bir yaz daha geçti...




Bu yaz yine her yıl olduğu gibi, sen 29 aylıkken babaanne ve dedenin yazlığına Ayvalık'a gittik. Yediklerinden mi, havasından mı, bol sevgi ve ilgiden mi bilmem ama orası sana çok yarıyor ve her dönüşümüzde resmen büyüdüğünü hissediyoruz.

Bu yıl geçen yıllara göre denizin hakkını verdin. Seni sokmaya değil aksine sudan çıkarmaya çalıştık. Kolluklarınla merdivenden suya atlamalar mı dersin, yan-sırtüstü yüzmeler, su içinde dönmeler mi, ne numaralar, ne şovlar:) Herkese de defalarca yapabildiklerini izlettin.

Tarla ve bahçe işlerinde de pek aktiftin. Domates, biber, semizotu toplama işlerini çok sevdin. Hatta babanne ve dedenin eğitimleriyle bu işlerde öyle ustalaştın ki en son bize "bu yabani ot, bu yenmez! bak bu semizotu yenir" diyordun:) 

Hayvanlarla aran ise muhteşem. Karınca yuvalarına ekmek kırıntıları atıp yardım etmen, keçileri iki boynuzundan tutup sallaman, kuzuyu biberonla beslemen, tavşanını kucağından indirmemen... Bir ara asla dokunamayacağım ıslak solucanı eline alıp salladın. Arada hayvanlarla fazla samimiyetine dur dememiz de gerekti tabi:)

Hazır Ayvalık'ta mutlusun diye Şeker Bayramını fırsat bilip babanla 5 günlüğüne bir İtalya kaçamağı yaptık. Eski dönem uzun ayrılıklarımızda tek sıkıntımız anneyle uyumak istemendi. Babaanneni öyle seviyorsun ki bu yıl yanında olsam bile babaanneyle uyumak istediğini bildiğimden içim yine çok rahattı. Biz gittik, büyük bir özlemle geri döndük. Bizi görünce biraz mutlu olduğunu belli ettin. Sarıldık, öpüştük ama sonra yine babaanneyle oynamaya devam ettin:) 

Biz yokken, sadece bir gece babaannenle yatmadan hemen önce uykulu halinle "ben üzgünüm, çünkü annemi özledim" demişsin. Babaannen de geleceğimiz günün ne zaman olduğunu anlatıp sana bir hikaye okumayı teklif etmiş. Sen ise babaannene  "bana annemi anlat babaanne" demişsin...:(